DİŞ TEDAVİSİNDE HİPNOZ SAKINCALI MI?
AĞIZ KOKUSU
DİŞ GICIRDATMA (BRUKSİZM)
DİŞ HEKİMİ KORKUSU
DİŞ ÇÜRÜĞÜ
HAMİLELİKTE DİŞ BAKIMI VE DİŞ SAĞLIĞI

 

 

 

 

DİŞ TEDAVİSİNDE HİPNOZ SAKINCALI MI?

hipnozProf. Dr. Muzaffer Ateş, diş hekimliğinde önemli bir yeri olan hipnoz hakkındaki önyargılara dikkat çekerek, “Hastalarda uyursam bütün sırlarım açığa çıkar, kendimden geçerim, her şeyi söylerim ve kontrolümü kaybederim gibi korkular var ama bunların hiçbiri gerçekçi değil” dedi.

HER DERDE DEVA DEĞİL
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Ateş hipnozun, özellikle diş hekimi korkusu yaşayan hastalarda etkili olduğunu söyledi. Diş hekimlerinin belli bir eğitim aldıktan sonra diş tedavisinde hipnoz yapabileceklerini belirten Prof. Ateş, “Diş hekimliğinde hipnoz, bazılarının iddia ettiği gibi her derde deva bir tedavi ya da ilaç değil, sadece bir yöntemdir. Hipnozla kişinin korkuya ilişkin sorunlarını ortadan kaldırılıyor, sakinleştirilip tedavileri rahatlıkla yapılabiliyor” dedi.

HİPNOZ KORKUDA ETKİLİ OLUYOR
Diş hekimliğinde kullanılan hipnoz yöntemini ‘telkin yeteneğinin artması’ şeklinde tanımlayan Prof. Ateş, “Kişinin korkularını gidermeye yönelik telkinlerde bulunuyoruz. Diş hekimi korkusu çok sık rastlanan bir durumdur, hastalarımızın bazıları bu korkunun nedenini bilir ama bazıları bilmez. Sebebi bilinsin ya da bilinmesin korku durumlarında hipnoz çok etkili oluyor. Hipnoz altında bilinçdışı açıktır, verilen telkinlerle hastanın korkularını silinir. Hastanın diş çektirme gibi düşünceler yerine daha hoş ve güzel şeyler düşünmesi sağlanır ve tedavi o rahatlık içinde gerçekleştirilir” diye konuştu.

‘BÜTÜN SIRLARIM AÇIĞA ÇIKAR’ KORKUSU YAŞANIYOR
Prof. Ateş, 1800’lü yıllarda başlayan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaygınlaşan diş hekimliğinde hipnozun iletişime açık 7’den 70’e her hastaya uygulanabileceğini belirtti. ‘Diş tedavisinde hipnoz sakıncalı mı, değil mi’ tartışmasının sık sık yaşandığını, hipnoz konusunda yanlış bilgi ve önyargıların yaygın olduğunu söyleyen Prof. Ateş şöyle devam etti:

“İnsanlar hipnozu ruhlarla, gizil güçlerle falan alakalı bir durum sanabiliyor ya da hipnoz yapıldığında bilincin kaybolacağına ilişkin korkular yaşanıyor. Hipnoz altındaki kişinin görünümü uyuyan bir insana benzediği için buna uyku denmiş, yoksa hipnoz altındayken insan her şeyi duyuyor, istediğine cevap verip, istemediğine ise cevap vermeyebiliyor. Çok derin hipnozda bile kişiyi ahlaki ya da kişilik özelliklerine ters bir davranışta bulunduramazsınız, bu mümkün değil. Hipnozun sakıncalı olduğu yönünde tartışmalar yaşanıyor, insanlarda ‘uyurum da uyanamam, bütün sırlarım açığa çıkar, kendimden geçip her şeyi söylerim, ne olacağını bilemem ve kontrolümü kaybederim’ gibi soru ya da kaygılarla sık karşılaşıyorum ama bunların hiçbiri gerçek değil.”

 

AĞIZ KOKUSU

Ağızdaki hoş olmayan rahatsız edici kokuya kısaca ağız kokusu veya halitosis denir.Bu durum ağız içinde veye vücutta yolunda gitmeyen bazı durumlar olduğunun belirtisidir. Kötü ağız kokusu, çoğu zaman kişide kendine güvensizlik,toplum dışına itilme ve beğenilmeme korkusu gibi psikolojik sorunlara neden olur. Konuşma ortamlarında hem kişiyi hem karşısındaki insanı oldukça rahatsız edebilen bir durumdur.

Ağız kokusu kötü ağız hijyeni,dişler üzerindeki plak va taş birikimi,derin dişeti cepleri,gingivitis ve periodontitis gibi dişeti hastalıkları,diş ve bademcik abseleri,ağız kuruluğu, çürük dişler,gömük dişler,çekim yaraları,oro-antral fistül,iyi yapılmamış uyumsuz protezler gibi ağız içini ilgilendiren bölgesel faktörlerden meydana gelebileceği gibi,sinüzit,soluk borusu kanserleri,burun polipleri,mide,böbrek,karaciğer,akciğer hastalıkları,şeker hastalığı,açlık,ilaç kullanımı gibi ağız dışı faktörlerden de kaynaklanabilir.

Yapılan araştırmalarda ağız içi kaynaklı ağız kokusu görülme sıklığı %87,ağız dışı kaynaklı ağız kokusu görülme sıklığı %13 olarak bulunmuştur. Ağız kokusu günün farklı zamanlarında oluşabilir. Örneğin sabahları görülen ağız kokusu her bireyde olabilir. Çünkü gece boyu ağız hareketsizdir, uyku sırasında yavaşlayan metabolizma nedeni ile tükürük akışında azalma söz konusudur. Sabaha kadar süren açlık, dişleri fırçalamadan yatma gibi nedenler sabahları hissedilen ağız kokusunun sebebidir. Açlık sırasında depo yağlar yakılmaya başlamakta ve keton denilen kötü kokuya sebep olan kimyasallar açığa çıkmaktadır.

Ağız kokusunun başlıca sebebi ölü ve ölmek üzere olan anaerop bakterilerin çıkardığı sülfürlü bileşiklerdir. Bu bileşikler genelde pürüzlü bir yüzeyi olan dilin olan arka tarafında birikmektedir ve temizlenmediği durumlarda ağız kokusuna sebep olmaktadır.ayrıca derin dişeti cebi ve çürükleri olan hastalar bu bölgelerini yeterince temizleyemedikleri için kötü ağız kokusuna sahip olabilmektedirler.Aynı şey yarı gömük diş ve köklerin olduğu durumlarda dişi örten dişetiyle dişin arasında bakteri üremesi söz konusu olduğu durumlarda da geçerlidir.

Ağız içi sebepli ağız kokusunda yapılan tedaviler kısa sürede sonuç vermektedir.
Dişeti hastalıklarının ve diş çürüklerinin tedavilerinin yapılması,gömük ve çekimi gerekli görülen abseli dişlerin çekilmesi,uyumsuz protezlerin yenilenmesi ve yemek sonrası temizlenmesi,ağız kuruluğunun önlenmesi için bol su içilmesi ve burun solunumu yapılması,dil sırtının,dişlerin ve dişetlerinin fırçayla temizlenmesi,diş ipi kullanarak fırçanın giremediği bölgelerdeki besin artıklarının uzaklaştırılması ,sarımsak ,soğan gibi rahatsız edici kokusu olan besinlerden kaçınılması ve sigaranın bırakılması,tükrük salgısını arttırmak için naneli sakızlar çiğnenmesi ve tükürüğün yıkayıcı ve bakteri kolonizasyonunu önleyici etkisinden faydalanılması,ağız suları ve antiseptik gargaralar kullanılması genelde tedavide kullanılan yöntemlerdir.
Ağız içi yapılan tüm tedavilere rağmen tekrarlayan ağız kokusu görüldüğünde, bir diş hekimi,KBB uzmanı,gastroenterolog gibi birkaç branştan hekim tedaviyi birlikte yönlendirebilirler.

Sonuç olarak sağlıklı bir yaşam için temizlik temel prensip olduğuna göre ağız sağlığı için de ağız hijyenine gereken önem verilmelidir ve düzenli olarak ağız sağlığı hekim tarafından kontrol edilmelidir.Böylelikle kişilerde sağlık açısından olduğu kadar önemli ölçüde sosyo-psikolojik etkisi de olan ağız kokusu problemi ortadan kalkar.

 

DİŞ GICIRDATMA (BRUKSİZM)

Halk arasında diş gıcırdatma diye tabir edilen bruksizm; duygusal stresler sonucu kişinin uyku esnasında çenelerini güçlü şekilde sıkması,dişlerini gıcırdatması durumudur.
Son yapılan araştırmalar bruksizmin sebebinin dişlerdeki kapanış bozukluklarıyla alakalı olmadığını göstermiştir.

Bruksizm sonucu görülebilen rahatsızlıklar şunlardır:

  1. Dişlerin çiğneyici ve kesici yüzeylerinde aşınmalar
  2. Diş ve dolgularda kırılmalar
  3. Dişlerde sallanma
  4. Dişlerde hassasiyet
  5. Baş ağrısı
  6. Kas ağrısı
  7. Çene ekleminde ağrı
  8. Uyku sırasında gıcırdatma sesi

Diş gıcırdatmanın yani bruksizmin tedavisinde genellikle hekiminizin yapacağı “gece plağı” isimli aparey kullanılır. Bu aparey bruksizmi tamamen tedavi etmesede diş sıkmanın dişlerde ve çene ekleminde meydana getireceği yıkıcı etkiyi önlemektedir.Gece plağı genelde üst dişlere adapte edilen şeffaf akrilikten yapılır.Bazı vakalarda gece plağına ek olarak hastalara psikolojik destek ve kas gevşetici ilaç tedavisi önerilmektedir.Fakat herzaman sadece psikolojik destek ve ilaç tedavisi ile kesin sonuç elde edilemezken gece plağı ile oluşabilcek zararlar kesin olarak önlenebilmektedir.

 

DİŞ HEKİMİ KORKUSU

dishekimikorkusuDünya nüfusunun %6 – %14’ü,
Sadece korku yüzünden dişhekimine gitmekten kaçınmaktadır.

  • Dişiniz çok ağrısa da diş hekimine gitmemek için direniyor musunuz?
  • Diş hekimine gittiğinizde, kliniğin dekorasyonu sizin korkunuzu arttırıyor mu?
  • Diş hekiminin kullandığı aletlerin çıkardığı sesten rahatsız mı oluyorsunuz?
  • Ağzınızda yapılacak tedaviyi bilmemek sizin korkunuzu pekiştiriyor mu?
  • Kullanılan aletlerin steril olmayacağı düşüncesi size sıkıntı veriyor mu?
  • İğneden korkuyor musunuz?
  • Ağrılarınız dayanılmaz hale geldiği için diş hekiminden korkmanıza rağmen diş hekimine gitmek zorunda kaldığınız için kalp çarpıntıları, mide bulantısı ve terleme gibi hislere kapılıyor musunuz?
  • Anestezinin etkisinden çıkamayacağım düşüncesi oluyor mu?
  • Tedavi sırasındaki kokulara dayanamayacağım düşüncesi oluyor mu?
  • Diş hekimi korkusu, psikolojik olarak, diş hekimine gitmekten korkma veya hoşlanmama ve kişinin kendi iç dünyasında oluşturduğu mantık dışı korkuları içerir. Diş hekimi fobisi ise genelde yaşanan diş hekimi korkusundan farklı ve daha ciddi bir problemdir. Fobili kişinin en klasik davranış biçimi olaydan sakınmaktır. Bu davranış diğer fobiler için bir çözüm gibi gözükse de, sağlığımızla ilgili olan dişlerimize gerekli tedaviyi yaptırmaktan sakınmamız probleme çözüm getirmekten ziyade onu kaçınılmaz boyutlara sürükler.
  • Aletlerin çıkardığı seslerden rahatsız olanlar için tedavi sırasında diş hekimi koltuğunun önüne yerleştirilen DVD veya tv li ekran sayesinde bireyin dikkati hem görsel hem işitsel anlamda dağıtılmaktadır.
  • Dişçi korkusu olan bireylerde korkuyu arttırıcı ilk uyarıcı muayenehane ortamıdır. Dekorasyonda kullanılan renkler ve objeler tamamen bireyi rahatlatmaya yöneliktir.
  • Diş hekimi tarafından hastaya tedavi sırasında yapılacak olan işlemler adım adım anlatılmalı ve ağrı duyulduğunda hastanın haber vermesi istenerek, hastaya işlemin ağrı duyulduğu anda kesilebileceği güveni verilmelidir.
  • Daha ciddi korkuları olan bireylerde ilaçla tedavi ve psikoterapi metotları kullanılmalıdır.

 

 

ANKSİYETENİN ÜSTESİNDEN NASIL GELİNİR?
Bazı insanlar ilk kez diş hekimine giderken ya da uzun bir süre uzak kalıp sonra gitmeleri gerektiğinde anksiyete yaşarlar. Gereksiz korkular, önyargılı düşünceler, kullanılan aletlerin çıkardıkları sesler anksiyeteyi artırır.

Kendinizi rahatlatmak için bazı ipuçları:

  • Düzenli diş kontrolü için diş hekimine gitmek hem dişsel problemlerin erken teşhisiyle yapılacak işlemleri minimuma ceker hemde hekimle iletişimi sıcak tutarak korkudan uzaklaşılabilir.
  • Muayeneye gitmeden birkaç saat önce kahve ,soda gibi kendinizi gergin ve hayecanlı hissettirecek içeceklerden kaçının.
  • Peynir ,yumurta gibi protein bakımından zengin yiyecekler yiyin,çünkü bunlar vücunuzuda sakinleştirici maddelerin salgılanmasını sağlayacaktır.
  • Bir gece önce olabildiğince dinlenmeye çalışın böylelikle randevunuzda sakin olabilirsiniz.
  • Doktorunuza anksiyetenizin olduğunu söyleyerek ,özel bir tedavi planı çıkarmasını isteyebilirsiniz.

 

DİŞ ÇÜRÜĞÜ

iş çürüğünün ilk belirtisi ,çiğneyici yüzeydeki çukurculardan ve dişlerin birbirine bakan yüzeylerinden başlar. Belirtiler ortadan kaldırılmadığı takdirde çürük diş sinirine yavaş yavaş ilerleyerek ulaşır. Diş çürüğü, çoğu kez bu yüzeylerde gıda birikimi ve ağız ortamında bulunan mikroplar sonucu oluşur

Diş çürüğüne sebep olan faktörler karbonhidratlar, şekerler ağızdaki mikroplar, bunların enzimleri ve diş yüzeyinin anatomik yapısıdır. Çürük oluşumunu engellemek için ilk yapılması gereken şey, düzenli diş fırçalama ve diş ipi ile diş aralarının temizlenmesidir.

Küçük çocuklarda büyük azı dişlerinin çiğneyici yüzeyinde oluşabilecek çürükleri oluşmadan önlemek amacıyla Fissür Örtücü (Fıssur Sealant) denilen özel koruyucularla örtülerek korumaya almak mümkündür.

Çürük eğer erken dönemde tesbit edilirse,küçük bir dolgu ile ortadan kaldırılabilir. Ancak çürük ilerlemiş ve dişin sinirine ulaşmışsa, bu durumda kanal tedavisi yapılması zorunluluğu ortaya çıkar.Bazı durumlarda ihmal edilen çürük, diş kökünün etrafında iltihaplanmalara yol açabilir,bu da tedavinin uzamasına neden olur, hatta dişin kaybı bile söz konusu olabilir.

Altı aylık rutin kontrollerin çürüğün başlangıç aşamasında yakalanması açısından çok önemli olduğu unutulmamalı ve bu kontroller alışkanlık haline getirilmelidir.

 

Diş çürüğü nasıl ilerler?

Çürük, daima dişin yüzeyinden başlar ve ilerleyerek dentin tabakasına erişir. Dentin, mineden daha fazla organik madde içerir. Bu nedenle çürük bu tabakada daha çabuk yayılarak dentini bir burgu gibi deler; fakat, çürüğün ilerleme hızı, kişiden kişiye ve dişten dişe çok değişir.
Unutulmaması gereken bir husus da, dentinin dişin bir savunma organı olduğudur. Dentin içinde önceki bölümde tanımı yapılan kanalcıkların ucunda odontoblast denilen yapım ve onarım hücreleri bulunur ve bunlar çürük dentini tamir dokusu ile tıkayabilirler. Tıpkı kuşatılan bir kaleyi savunanların güllelerle açılan gedikleri onarmaları gibi… Kendiliğinden olan bu savunma, bazen hızla ilerleyen çürük karşısında yetersiz kalabilir.

 

Çürükten korunmak için ne yapmalıdır?

İlk yapılması gereken şey diş hekimine gitmek ve onun önerilerine uymak olmalıdır. Aslında çürükten korunma, bir kişisel irade konusudur ve hepimizin sağlam dişler ve sağlıklı ağzın getireceği rahatlığın bilincinde olmamız gerekir.

 

Diş plağı ve karbonhidratlı gıdalar neden çürük oluşturur?
Günümüzde bakteri plağı ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmaktadır ve artık şekerle birlikte bakteri plağının, çürüğün baş etkenlerinden birisi olduğu anlaşılmıştır.
Bakteri plağı görülebilir mi? Evet görülebilir. Bunlar, dişlerin boyun kısmında ve iki diş arasında yer alan beyazımsı kirlerdir. (Fark edilmesini kolaylaştırmak için piyasada “Disclosing Tablet” veya “Disclosing solution” adıyla bilinen boyayıcı tablet ve eriyikler satılır.) Plak şöyle teşekkül eder:
Önce tükürükle protein dişe yapışır.
Bu proteindeki bol miktarda ağız ortamında bulunan şekerden kimyasal yolla dekstran yapar.
Dekstran bu protein plağına tutunur ve böylece diş plağı teşekkül eder.
Teşekkül eden plak artık yalnız ağız çalkalamakla giderilemez.

Buraya kadar oyunun-yani çürük oluşumunun-piyonları (yani bakteriler) hazır olmuştur… Şimdi bakteriler, mineye bir hamle yapacaklardır… Bakteriler bu hamleyi iki koldan yaparlar:

Bazı bakteriler şekerden asit yaparak, minenin inorganik örgüsünü bozarlar.

Bir kısmı da, minenin organik kısımlarını parçalayan enzimler yaparlar.

İşte diş çürüğü oyununun senaryosu kısaca böyledir. Bu oyun nasıl bozulur ve çürük nasıl önlenebilir?

Bakteri – şeker işbirliği önlenirse oyun bozulur mu? Bu nasıl olabilir? Müttefiklerden birisini; Örneğin şekeri ortadan kaldırarak… Şeker, çikolata, pasta yemeden… Olur mu? Şeker, organizma için kaçınılmaz gıdalardan birisidir ve hayvan deneyleri şekerden yoksun beslenmenin çürüğü durdurmadığını, sadece biraz azalttığını göstermiştir. Evet, şeker bir çürük etkenidir ama, ne tek başına ne de başlıca etken…

Öyleyse, çürükten korunmak için ne yapmalıdır? Asıl korunma, ikinci saldırgana yani mikroplara karşı mücadele ile olur. Bu da dişleri fırçalayarak gerçekleştirilir.

 

Kimlerde daha çok çürük olur?
Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan aside karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez.Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. Bu nedenle de dişhekimleri tükürük akışını artırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla önerirler.

 

Çürük Aşısı Var mıdır?
Hayır… “Ama gazetelerde okuyoruz” diyeceksiniz. Biraz önce size çürüğün çok sebebe bağlı bir hastalık olduğunu söyledik. Neye karşı, hangi etkene karşı aşı hazırlanacak? Bilim adamları yaklaşık elli yıldır bu konuda çalışmaktadırlar.

 

Çürüğe karşı antibiyotik var mıdır?

Çürüğü durduracak bir antibiyotik yoktur. Üstelik, antibiyotikler çocuklarda oluşum döneminde dişlerin üzerine çökelerek onları boyarlar ve gri-kahverengi, morumtırak renk almalarına neden olurlar.

 

Antiseptik gargaralar kullanalım mı?
Bazı ağız ve dişeti hastalıklarında belirli bir süre için belirli dozda antiseptik gargara verilebilir; fakat şunu unutmayın ki, ağız sağlığında en etkin araç fırçadır.

 

Çürük oluşumuna bazı alışkanlıkların etkisi
Beslenme alışkanlıklarının çürük oluşumuna etkisi olduğu öteden beri bilinmektedir. (Örneğin sert ve lifli gıdalarla beslenen Eskimolarda çürük hemen hemen hiç görülmez.) Buna karşılık yumuşak ve yapışkan besinlerin dişler üzerine tutunmaları, plak oluşturmaları ve çürük meydana getirmeleri daha kolaydır.

 

Diş çürümesi önlenebilir mi?
EVET. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve her gün diş ipliğinin düzenli kullanılması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, diş fırçaları küçük başlı seçilmelidir. Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzlerde diş ipliği kullanılmalıdır. Fırçalar, orta derecede sert ya da yumuşak kıllı olmalı ve belirli aralıklarda değiştirilmelidirler. Fırça kıllarının aşınmamış olması ve bakteri taşımayacak bir şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir. Asla başkasının diş fırçası kullanılmamalıdır. diş fırçalama sırasında florürlü bir diş macunu kullanılarak, florürün diş çürüğünü önlemedeki rolünden yararlanılmalıdır. Florürlü macunlara yardımcı olarak aynı zamanda ağız kokusunu gidererek ferahlık ve temizlik hissi veren florürlü gargaralar da kullanılabilir.

Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında bir şey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir.
Dişhekimine muntazam aralıklarla başvurmak bir çürüğü önlemek ya da erken yakalamada en iyi yoldur. Ayrıca sıcak ve soğuğa duyarlı dişler ya da ağrılı dişlerde veya tebeşirimsi renkte olan başlangıç çürükleri, kahverengi renklemeler ve oyuklar gibi durumlarda vakit geçirilmeden hekime başvurulması tedavinin şeklini değiştirecek ve zorluğunu azaltacaktır.

 

Çürük nasıl tedavi edilir?
Diş çürüğünün kendiliğinden iyileşmediğini ve çürüyen yapının tamir olmadığını biliriz. Çürük tedavi edilmezse ilerler. Öyleyse, mutlaka çürük dişi doldurmak gerekir. Henüz diş özüne kadar ilerlememiş çürükler şöyle tedavi edilir:

1. Önce Çürük Temizlenir
Mine ve dentin çok sert yapılardır. Çürüğü temizlerken bu yapıların kaldırılması gerekir. Çürük, “frez” dediğimiz özel uçlarla temizlenir. Günümüzde çürük, elmas uçlu veya tungsten çeliğinden yapılmış frezlerle temizlenir. Bu frezler yüksek dönülü, hassas motorlara takılır. Bu motorların dönüşü dakikada 300.000’dir. Saniyede, (ya da 2 sayana kadar) kullanılan alet tam 5.000 devir yapar. Ayrıca dönme esnasında hiç titreşim de yoktur. Biraz ağrı olabilir. Çünkü, dentin yüzeyi biraz hassastır ve kişiden kişiye değişen şiddette ağrı duyulur. Bunun çaresi lokal anestezidir. Lokal anestezi ile hiç ağrı duymadan diş dolgusu yaptırılabilir.

2. Temizlenen Çürük Boşluğu Şekillendirilir

Diş doldurturken sadece çürüğün temizlenmez çürük etrafında bazı düzeltmeler de yapılır. Çürük boşluğunun genişletilmesi “kavite hazırlama” belirli kurallara göre biyomekanik ve yapısal (morfolojik) zorunluluktan dolayı yapılmaktadır.

Not: Bu sayfadaki yazıların bir kısmı Prof. Dr. İlter Uzelin yazısından alınmıştır.

 

 

HAMİLELİKTE DİŞ BAKIMI VE DİŞ SAĞLIĞI

pregnantEğer hamileyseniz ya da bir hamilelik planlıyorsanız, diş ve diş etlerinize özellikle dikkat etmeniz gerekir. Hamileliğe bağlı olarak değişen hormon seviyeleri, diş eti sorunlarını doğrudan, diş çürüklerini de dolaylı olarak etkiler.

 

Hamilelik ağız sağlığını nasıl etkiler?
Hamilelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artış olup, bu durumda dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır. Eğer plak uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına ( gingivitis ) neden olur. Bu durum ‘’ hamilelik gingivitisi’’ adını alır. Dişeti kırmızı , hacim olarak artmış, hassas ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2. üç aylık dönemde hamile kadınların çoğunluğunu farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse periodontitise ilerleyebilir.

 

Diş gelişmesi anne rahminde başlıyor
Her ne kadar dişsiz doğsalar da aslında bebeklerin diş gelişimi anne rahminde başlıyor. Bu dönemde bebeğin diş sağlığı için protein ve A vitamini içeren et, süt, yumurta, sebze ve meyvelerin, C vitamininden zengin narenciye, domates ve çileğin, D vitamini için et, süt, yumurta, balık ve kalsiyum içeren süt ve süt ürünleri ile yeşil yapraklı sebzelerin yeterli miktarlarda tüketilmesi gerekiyor.

 

Diş kaybının sebebi dişlerin çürümesi
Hamilelikte diş kaybının sebebi hamilelik değil, dişlerin çürümesidir. Dişlerin üzerinde biriken yiyecek artıkları ve mikroorganizmalar (plak) dişi çürütecek asitleri oluştururlar. Mikroorganizmalar varlıklarını sürdürmek için ihtiyaç duydukları nişastayı ise yediğimiz yiyeceklerden temin ederler. Her nişastalı ya da şekerli bir besin yediğimizde ağzımızın içinde çok güçlü bir asit ortam oluşur ve bunun normale dönmesi yaklaşık 20 dakika sürer. Gün içinde sürekli atıştırma halinde olursa bu asit ortam hiç nötralize olmaz ve dişlerimiz hızla çürür. Bu nedenle gün içinde sıkça yemek yemeniz gerekiyorsa, tercihinizi şekerli ve nişastalı besinlerden çok meyve, sebzeler; asitli içeceklerden ziyade süt ürünleri ve su yönünde kullanmanız daha uygun olacaktır.

Diş etleriniz de benzer biçimde plaktan etkilenecek ve kırmızı, hassas ve kolayca kanayan bir hal alacaktır. Hamilelik nedeni ile değişen hormon dengeleriniz de bu durumu arttıracaktır. Bu diş eti hastalığına hamilelik gingivitisi denir ve ilerlemesi halinde dişlerinizin kaybına neden olur.

 

Bakım bebek için de önemli
Ağız bakımınıza dikkat etmeniz sadece sizin için değil, bebeğiniz için de son derece önemlidir: Yapılan çalışmalarda şiddetli diş eti iltihabı sorunu olan annelerin erken doğum yapma ihtimallerinin yüksek olduğu bildirilmiştir. Diş eti iltihabının bazı ürünleri kan dolaşımınıza karışarak erken doğumu başlatabilirler.

 

Hamilelikte diş problemleri nasıl engellenir?
Diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemek için yapmanız gereken günde 2 kez, 3 dakika süre ile dişlerinizi fluorid içeren bir diş macunu ile fırçalamak, dişlerinizin arasını diş ipi ile temizlemek ve fluoridli bir gargara ile çalkalamaktır. Görüleceği gibi hamile olmanız, ekstra bir diş bakımı yapmanızı gerektirmez. Ama diş bakımınızı aksattığınızda bunun sonuçlarını hamileliğiniz süresince daha vurgulanmış olarak yaşarsınız.

Ağız-diş sağlığınızı korumak için yapmanız gereken bir diğer şey ise diş hekimi kontrolünde olmaktır. Hamileliğiniz diş tedavisi yaptırmanıza engel değildir. Düzenli olarak kontrollerinize gitmeniz ve diş temizliği yaptırmanız, hamileliğiniz süresince acil bir durumla karşılaşma ihtimalinizi azaltacaktır. Diş hekiminiz gerekli görülen tüm tedavileri size ve bebeğinize hiçbir zarar gelmeyecek biçimde planlayacak ve gerektiğinde kadın- doğum doktorunuz ile iletişime geçecektir.

 

Diş tedavisi

İlk üç aylık dönem : Bu dönem bebeğin çok hassas olduğu bir dönemdir. Gereksiz müdahaleler düşüğe sebep olabilir. Fakat ağrıya sebep olmuş ve/veya müdahale edilmediği takdirde daha çok zarara neden olabilecek durumdaki dişlerin çekim, kanal tedavisi gibi acil olarak tedavi edilmesi gereken durumlarında, çekinmeden diş hekimine gidilmelidir. Diş hekimi, bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedaviyi sağlayacaktır.

İkinci üç aylık dönem: Bu dönem, hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimi, dolgular, kanal tedavileri vb. pek çok tedavinin yapılması için en uygun olan dönemdir.

Üçünçü üç aylık dönem: Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmıştır. Aynen ilk üç aylık dönemde olduğu gibi, acil tedaviler dışında diş hekimi müdahale etmeyecektir.

 

Beslenme Önerileri
Dengeli beslenmeniz hayatınızın her döneminde olduğu gibi bu döneminde de çok önemlidir. Ayrıca hamileliğiniz süresince yedikleriniz bebeğinizin gelişimini de doğrudan etkiler. Diş gelişimi de bu süreçte etkilenebilir. A, C, D vitaminlerini, kalsiyumu, proteini ve fosforu yeterli miktarda almanız çocuğunuzun sağlıklı dişleri olmasını sağlar. Çocuğunuzun dişleri için gerekli olan kalsiyumun kaynağı sizin dişleriniz değil, beslenmenizde aldığınız kalsiyumdur. Eğer yeterli miktarda kalsiyum almazsanız, vücudunuz kemiklerinizden kalsiyum alacaktır. Süt ve süt ürünleri, beslenmenizdeki kalsiyum kaynaklarınızdır. Gerekli görüldüğü takdirde kalsiyum tabletleri de kullanabilirsiniz.